Kadınların Bilimdeki Varlığı Nedir? Ne Zaman Başlamıştır?

Kadınların Bilimdeki Varlığı Nedir? Ne Zaman Başlamıştır?

Kadınların bilimdeki varlığının felsefi temelleri incelendiğinde, tarih boyunca kadın- bilim ilişkisini engelleyen pek çok faktör bulunduğu gözlemlenmektedir. Bu faktörlerden en önemlisi, ayrıcalıklı konumlarını kaybetmek istemeyen egemen konumdaki erkeklerin yaklaşımlarıdır. Felsefenin en önde gelenlerinden olan ve yaşadığı çağ olan Antik Çağ’ın şekillendirilmesinde fikirleri ile etkin rol oynayan Platon “Bir barbar değil, bir Yunanlı, bir tutsak değil özgür, bir kadın değil, bir erkek olarak yaratıldığım için Tanrı’ya şükrediyorum” demiş ve böylelikle bir erkek olarak dünyaya gelmesinin ne kadar değerli olduğuna vurgu yapmıştır. Platon’un bu düşüncesi Antik Çağ’da yaşamış bir düşünürün gözünde, kadın olarak doğmanın Tanrı’nın bir cezası olarak algılandığını göstermektedir. Kadın- bilim ilişkisinden de öte bu çağda kadın olarak var olmak bile günümüz dünyasının insanını dehşete düşürecek niteliktedir.

Antik Çağ’dan asırlar sonra dahi kadınlara karşı olumsuz bakışın halen geçerliliğini koruduğunu, özgürlük savunucusu olan pek çok filozofun görüşleri açıkça belirtmektedir. Bu filozoflardan biri olan Jean Jacques Rousseau dahi,” Kadın, erkeğe eşit olarak yaratılmamıştır, kadının bunu bilmesi ve buna katlanması gerekir” demiş ve kadınların toplumdaki ikincil konumlarını vurgulamış ve aynı zamanda erkeklere özgü olan ve en doğal hakları olarak gördükleri üstünlük duygusunu da yansıtmıştır.

Ünlü Alman düşünür Immanual Kant da kadınların matematikle ilgilenmesi ile dalga geçmiş “Madem güzel kafalarını geometriyle meşgul edecekler, sakal da bırakabilirler” demiştir. Friedrich Nietzsche de “Kadınlarla görüşmeye mi gidiyorsun? Kamçını unutma!” demiş ve bu görüşleri ile Antik Çağ’dan aşağı kalmamıştır. Bununla birlikte Nietzsche “Bilimlerden hoşlanan bir kadının cinsiyetinde genel olarak düzensiz bir şey vardır” demiş ve kadının bilimle uğraşması halinde cinsel anlamda sağlıksız olacağını ileri sürmüştür.

Her geçen gün kadınların bilimdeki varlığı ve yaptığı katkıları artmaktadır. Ancak bu durumun normalleşmesi için daha fazla zamanın geçmesi gerektiği gözlemlenmektedir. 1960’lı yılların sonunda yapılan bir araştırmada, kadınların bilimde varlık göstermek istemelerinin altındaki nedenler şöyle sıralanmaktadır: Bireylerin kişisel tatminleri, erkeklerin faydalandıkları imkanlardan yararlanma isteği, cinsiyet eşitliği için yapılan ideolojik mücadelenin etkisidir. Kadın mühendisler, kadın doktorlar ve kadın bilim insanlarının kendi alanlarında daha çok kadın olmasını istedikleri ifade edilmektedir. Böylelikle bu alanlarda çalışan kadınlar tüm cinslerinden sorumlu olmak yerine, yalnızca kendi performanslarından sorumlu tutulmaları mümkün olacaktır.

Yapılan istatistikler, 2000’li yıllarda dahi üniversitelerde cinsiyet ayrımının hala sürdüğünü göstermektedir. Erkeksi tavırların ve davranışların normal olarak kabul edilmesi kadınların bu erkek- egemen ortama girmesini zorlaştırmaktadır. Bu durumla ilgili şu şekilde bir tespit yapılmıştır: “Yönetim alanında daha az yer almalarının başlıca nedeni, erkeklerin, kendilerine benzeyen kişileri organizasyonun üst kademesinde görme isteğinden kaynaklanmaktadır. Kadınlar, erkeklerden daha çok sayıda üniversiteye devam ettikleri halde, çok az kadın rektör ve dekanın bulunuşu ve yönetim kademelerinnadiren doldurmalarının önemli bir nedeni de çocukların bakımından sorumlu tutulmaları, uzun ve anti- sosyal çalışma saatlerinden kaçınmalarıdır’’.

Türkiye'de Bilim ve Teknolojinin Gelişmesine Yönelik Yapılan Çalışmalar Nelerdir?

Türkiye’de bilim ve teknolojinin gelişmesine yönelik yapılan ilk çalışmalar aşağıda maddeler halinde listelenmiştir.

  • Türk kadınlarının yükseköğretim düzeyindeki eğitime ulaşma açısından yerinin, iyi bir konumda olmadığı gözlenmektedir. Buna karşılık akademik yaşamdaki varlıklarının en üst düzeyde olması ve kayda değer başarılara sahip oldukları rahatlıkla söylenebilmektedir. Bu da eğitim alma şansına sahip olan Türk kadınlarının, bu şansı son derece akılcı bir biçimde değerlendirip, evrensel bilime katkı yapma konusunda iddialı olduklarını ortaya koymaktadır. Kadınların eğitime kolayca ulaşma istatistiklerinin artması ile birlikte sağlanabilecek olan katkı, aynı zamanda ülkenin her alanda kalkınmasına çok önemli hizmetler sağlayabilmektedir.
  • Yerel ölçekteki istatistiklere göre, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze uzanan süreçte, Türk kadınlarının bilime katılma oranları belirgin bir artış göstermiştir. Savaş tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınların çalışma yaşamına girişlerini kolaylaştırıcı bir faktör olmuştur. Savaşın terzilik ve hemşirelik mesleklerine girişlerinde ciddi rol oynaması, böylesine olumsuz olan bir şeyin bile, bazen olumlu sonuçlara yol açabileceğinin göstergesidir. Türk kadınları, her alanda eğitim hakkını Cumhuriyet’in ilanıyla elde etmiş olmalarına rağmen, bazı alanlarda eğitim alabilmeleri için bir geçiş dönemi yaşanmıştır.
  • Cumhuriyetin birinci nesline mensup olan bilim kadınlarının, sorumluluk bilincinin günümüz insanından çok yüksek olduğu, özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında mesleklerini seçerken ülke ihtiyaçlarını dikkate almış oldukları gözlenmektedir. Bu seçimlerinin nedenini açıkça belirtenlere bir örnek olarak Remziye Hisar verilebilmektedir. O yıllarda Türkiye’nin fen insanlarına ihtiyacı olduğunu düşündüğünden kimya alanında eğitim yapmayı seçtiğini açıkça ifade etmiştir. Günümüzde ise bilim kadınları, akademisyenliği seçme nedenlerini çoğunlukla araştırmaya ve öğretmeye olan ilgileri ile açıklamaktadırlar. İkinci sırada da akademik bir aileden gelmek, neden olarak gösterilmektedir.
  • Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim şansı ağırlıklı olarak toplumun üst katmanlarından gelen ailelerin kızları için söz konusu iken, yıllar içinde artan burs olanakları, toplumun her kesiminden kızların istedikleri eğitimi yapma olanağını arttırmıştır. Ödül alan bilim kadınlarının biyografileri incelendiğinde, pek çoğunun, bir yurt dışı burstan yararlandığı ortaya çıkmaktadır. Aslında Türk bilim yaşamına ve evrensel bilime katkıda bulunmuş bilim kadınlarının, genellikle burs desteği alarak eğitim yapmış oldukları görülmektedir. En başarılı olanlarının, yine bir bursla veya değişim programı ile yurt dışında bulunup, bir ya da iki yabancı dilebildikleri ve deneyimlerini çalıştıkları üniversitelere taşıdıkları hem biyografileri hem de bizzat ifadeleri ile anlaşılmaktadır.

Türkiye’de bilim ve teknolojinin gelişmesine yönelik yapılan son çalışmalar aşağıda maddeler halinde listelenmiştir.

  • Değişen toplumsal koşullar, kadınların meslek seçme özgürlüğünü de arttırmış ve alanlar arası geçişlere neden olmuştur. Tıp eğitimi alma şansına sahip olmadıkları halde bu eğitimi almak isteyenler, öncelikle yakın bir disiplinde eğiti malmış, bu arada isteklerini elde etmek için kararlılıkla mücadele etmişler ve daha sonra istedikleri bölüme ya geçiş yapmış ya da mezun olmuşlarsa, ikinci defa tıp eğitimi yapmışlardır. Bunların örneği olan Tıp alanında akademik kariyer yapan ilk Türk kadını Müfide Küle ve 1967 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi açıldığında, 73 kişilik öğretim kadrosunda yer alan 4 kadından biri olan Hatice Bodur, tıp eğitimi almayı istedikleri halde, önce fen eğitimi yapıp, tıp fakültesine kızların kabulü sağlandıktan sonra tıp eğitimi alabilmişlerdir. Bu ilk kadın hekimler, kadınlara tıp eğitiminin yolunu açmış ve özverili çalışmaları ile rol modeller oluşturmuşlardır.
  • Kadınların bir alanda eğitim yapmış olmalarının mesleklerini icra etmeleri için yeterli olmadığını, bunun ancak toplumun belirli bir alışma sürecindengeçmesinden sonra gerçekleştiğini Kâmile Şevki Mutlu’nun şu sözleri ortaya koymaktadır: “O yıllar kız öğrencilerin tıp fakültesi okuması sorun olmaktan çıkmışsa da mezunları başka sorunlar bekliyordu. İlk kadın doktorlar önemli bir sorunla karşılaştılar. Kendilerine kamusal görevler verilmiyordu. Öğrenciyken üstün yetenekleri ile dikkat çekenlerini bile eylemli asistan kadrosuna almaktan fakülte hocaları çekinmişlerdir’’.
  • Kadın akademisyenlerin istatiksel olarak en çok bulunduğu alan Eczacılık bölümüdür. Ancak sayısal olarak yığılma sağlık alanındadır ve bilimde ağırlıklı olarak var oldukları disiplin, aldıkları ödüller açısından değerlendirildiğinde de sağlık bilimleridir. Burada gözden kaçırılmaması gereken bir husus da temel bilimler, sağlık bilimleri ve mühendislik bilimleri alanında çalışan akademisyenlerin teşvik edilip ödüllendirilmeleri, TÜBİTAK tarafından 1969 yılından beri yapıldığı halde, sosyal bilimler alanında çalışanların TÜBA tarafından ödüllendirilmelerinin 1995 yılından itibaren yapılmakta olduğudur. Başka bir deyişle, sosyal bilimler alanındaki teşvikler 26 yıl geriden gelmektedir. Adı geçen her iki kurumun da artıktım bilim dallarında teşvik ve ödüllendirmeye başlamış olması ise, çok memnun edici bir durumdur.
  • Yıllar içinde ülkenin gelişmişlik düzeyine paralel olarak eğitimin değişen koşulları, kadınlar lehinde bazı değişimlere de yol açmış, onların istedikleri her alana, erkeklerle birlikte eşit koşullarda ulaşmalarını sağlamıştır. Buna verilebilecek en belirgin örnek Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS)’tur. TUS’tan önce jinekoloji gibi alanlara girişte zorluk taşıyan kadınlar, bu sınavla istemeleri halinde kadın hastalıkları uzmanlığını tercih edebilmektedirler.
  • Arkeoloji gibi kadınlar için son derece zor arazi koşullarında yapılan bir meslekte, önemli rol modellerinin bulunuşunun, belki de bu disiplinde en başarılı bilim insanlarının kadınlar olmasına yol açtığını düşündürmekte ve rol model sorunu hakkındaki olasılığı güçlendirmektedir. Atatürk’ün Cumhuriyetin ilk yıllarında kız öğrencileri farklı alanlarda eğitim almak için yönlendirmiş olması dikkate alındığında, bu konunun onun tarafından da önemsenen bir husus olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır.
  • Cumhuriyetin ilk nesline ait olanların, yalnızca bilimde başarılı olmakla yetinmeyip, ülke kalkınması ve sorunları ile çok daha fazla ilgilendikleri, siyasette risk almalarından anlaşılmaktadır. Bunlardan Halide Edip Adıvar, Türkiye’nin işgale uğradığı günlerde ünlü Sultanahmet mitingine katılan yaklaşık 200.000 kişiye hangi şartlar altında olursa olsun hiçbir kuvvete boyun eğmemeye yemin ettirmiş, daha sonra onbaşı rütbesiyle cephede çalışmış ve buradaki tanıklıklarını eserlerine yansıtmıştır. 1950 yılında DP İzmir milletvekili olmuştur. Behice Boran, 1965 yılında TİP Urfa milletvekili, Nuriye Pınar Erdem, 2.dönem DP İzmir milletvekili seçilmiştir. Ne yazık ki Halide Edip Adıvar yurt dışınagitmiş, diğer ikisi ise tutuklanarak cezaevinde kalmak zorunda kalmışlardır. Günümüzde ise, kendilerinden önceki meslektaşlarının yaşadığı olumsuzluklar yeni nesil bilim kadınlarını olumsuz etkilemiş gibi görünmektedir.
  • Pek çok bilim kadını mesleklerini yaparken yaşamın her alanında katkı vermiş, halkla ilişki kurup onların sorunları ile ilgilenmiş, pek çok el becerisini gönüllü olarak öğrenip, insanlara hizmet için kullanmışlardır. Örneğin Jale İnan, fotoğrafçılık yaptığını ve köylü kadınların sağlık sorunları ile ilgilendiğini ve bundan büyük zevk duyduğunu ifade etmiştir.
  • Bazı Türk bilim kadınları, emekli olduktan sonra bile boş durmayarak, ülke yararına olduğunu düşündükleri etkinliklerini sürdürmüşlerdir. Bedia Akarsu, emekliliğinden sonra Çukurova Üniversitesinde sözleşmeli olarak görev yapmış, aynı şekilde Ayşe Muhibbe Darga, Anadolu Üniversitesinde yüksek lisans dersleri vermiş, hatta ilerleyen yaşına rağmen Şarhöyük kazısını da başlatarak, çok değerli antik buluntuların kaybolmasına engel olmuştur. Ayhan Okçuoğlu Çavdar, TÜBA’da şeref üyesi olarak görev yaptığı süre içerisinde çeşitli projeler gerçekleştirmiştir.

Türkiye'de En Ünlü Kadın Bilim İnsanları Kimlerdir?

Türkiye’de en ünlü kadın bilim insanları aşağıda maddeler halinde listelenmiştir.

  • Safiye Ali (1891- 1952)
  • Müfide Küley (1899- 1995)
  • Hatice Bodur (1902- 1993)
  • Kâmile Şevki Mutlu (1906- 1987)
  • Fatma Perihan Çambel (1909- 1987)
  • Asuman Baytop (1920- 2015)
  • Ayhan Okçuoğlu Çavdar (1930- 2019)
  • Türkan Saylan (1935- 2009)
  • Halide Edip Adıvar (1884- 1964)
  • Afet İnan (1908- 1985)
  • Behice Boran (1910- 1987)
  • Jale İnan (1914- 2001)
  • Halet Çambel (1916- 2014)
  • Muazzez İlmiye Çığ (1914)
  • Engin Arık (1948- 2007)
  • Remziye Hisar (1902- 1992)
  • Hatice Nüzhet Gökdoğan (1910- 2003)
  • Dilhan Eryurt (1926- 2012)
  • Fatma Şenel Boydağ (1947- 2007)
  • Canan Dağdeviren
  • Feryal Özel
  • Naşide Gözde Durmuş
  • Burcu Özsoy
  • Özlem Türeci
  • Berna Sözen
  • Duygu Özmadenci
  • Elif Nur Fırat Karalar
  • İvet Bahar
  • Hatice Zora
  • Ayten Aydın
  • Ece Kamar
  • Dilhan Eryurt
  • Yasemin Alanay
  • Aslı Erdoğan
  • Betül Kaçar
  • Biykem Bozkurt
  • Bilge Demirköz
  • Burçin Mutlu Pakdil
  • Yeşim Büyükmeriç
  • Ahu Gümrah Dumanlı- Parry
  • Hazal Gezmiş
  • Ezgi Zeynep Çimen
  • Çağla Gül Şenkardeş
  • Meltem Ünal Erzen
  • Olcay Üzengi Aktürk
  • Ebru Menşur Alkoy
  • Dilek Erbahar
  • Ecem Tuğlan
  • Gözde Özönder
  • Merve Deniz Pak Güre

İlk Türk Kadın Bilim İnsanı Kimdir?

İlk Türk kadın bilim insanı tıp doktoru 2 Şubat 1894 yılında İstanbul’da Osmanlı İmparatorluğu döneminde doğan Safiye Ali’dir. Anne ve çocuk sağlığı üzerine çalışmalar yürütmüştür. Aynı zamanda tıp eğitimini veren ilk kadındır. Günümüzde Safiye Ali’nin ismi ‘’Süt Damlası Bakımevleri’’ ile anılmaktadır. Safiye Ali tıp alanında yürüttüğü çalışmalarının yanı sıra İstanbul’da başlayan feminist harekete katılarak Türk kadınının seçilme hakkı için mücadele etmiştir.

Safiye Ali’nin ailesi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli hizmetleriyle tanınmıştır. Ali’nin dedesi Hacı Emin Paşa 17 yıl Mekke şeyhülislamlığı yapmış ve günümüzde aktif olarak devam eden beş adet vakıf kurmuştur. Babasını küçük yaşta kaybetmiş ve dedesi Emin Paşa'nın Valideçeşme'de bulunan konağında büyümüştür.

Türkiye'nin ilk kadın doktoru olarak icazetnamesini 1923 yılında almış ve eşi ile birlikte Cağaloğlu’nda muayenehane açmıştır. İlk zamanlar tanınmadığı için muayenehanesine kimse gelmemiş ve hatta kadın olduğu için düşük vizite ücreti ödemek isteyenler bile olmuştur. İstanbul’da beş yıl doktorluk yapmıştır. Karşılıksız bir biçimde anne- çocuk sağlığı için hizmet etmiş. Bu hizmetler klinik çalışmalarının önüne geçmiştir. Safiye Ali ayrıca bu dönemde Amerikan Koleji’nde açılan ilk kız tıp okulunda jinekoloji ve obstetrik dersleri vermiş ve kızlara tıp eğitimi veren ilk kadın öğretim üyesi olarak tarihe geçmiştir.

Safiye Ali anne sütünden kesilen ve steril süt içme imkânı bulunmayan çocuklar için Fransız Kızılhaç'ı tarafından kurulup 1925 yılında Himaye-i Etfal Cemiyeti'ne bırakılan Süt Damlası Bakımevi'nin başına geçmiş ve gönüllü olarak yürüttüğü çalışmalar ile birlikte bakımevine etkinlik kazandırmıştır.Kendisine kanser teşhisi konulduktan sonra Türkiye'den ayrılarak Almanya'ya yerleşmiştir. II. Dünya Savaşı yıllarında da sağlığı el verdiği sürece mesleğini sürdürmüş 5 Temmuz 1952 yılında 58 yaşındayken Dortmund ’ta ölmüştür.

Türkiye'de Kadın Bilim İnsanlarının İcatları Nelerdir?

Türkiye’de kadın bilim insanlarının icatları aşağıda maddeler halinde listelenmiştir.

  • Özlem Türeci: Koronavirüs aşısını geliştiren BionTech şirketini eşi Uğur Şahin ile birlikte kurmuştur. Kanser araştırmaları konusunda çeşitli çalışmalar yürüten Türeci aynı zamanda BionTech’in baş tıbbi sorumlusudur. Özlem Türeci, tümör antijenlerinin karakterizasyonu için SEREX teknolojisini geliştirmiş ve 1995 yılında Alman Hematoloji ve Onkoloji Derneği’nden Vincenz Czerny Ödülü’nü ve 1997 yılında University Saarland’ın Calogero Pagliarello Araştırma Ödülü’nü kazanmıştır.
  • Feryal Özel: Ferya Özel tarihte çekilen ilk kara delik fotoğrafı olma özelliği taşıyan fotoğrafın çekildiği ekipte yer almıştır. Özel, Albert Einstein ve John Forbes Nash gibi ünlü bilim insanlarının içinde bulunduğu “Büyük Fikirler” adlı 20 kişilik listeye ismini yazdırmıştır. Özel, yüksek manyetik alanda nötron yıldızlarının ilk kuantum hesaplarını yapmış ve Harvard Üniversitesi’ndeyken yazdığı doktora teziyle fizik camiasında tanınır hale gelmiştir. Günümüzde NASA Astrofizik Komitesi Başkanı olarak görev yapmaktadır.
  • Canan Dağdeviren: Piezoelektrik malzemeleri insan organlarının üzerine yerleştirerek organların hareketini elektrik enerjisine çeviren cihazlar icat etmiştir. Türkiye’den Harvard Üniversitesi Genç Akademi Üyeliği’ne seçilen ilk bilim insanıdır. Giyilebilir kalp pilini icat ederek Forbes dergisinin ‘’30 Yaş Altı Bilim İnsanları’’ listesine adını yazdırmıştır. Ayrıca 10 saniyede cilt kanserini teşhis eden bir sensor geliştirmiştir.
  • Naşide Gözde Durmuş: Durmuş, kanserin erken teşhis edilebilmesi için yürüttüğü çalışmalar ile tanınır hale gelmiştir.Hücrelerin fiziksel karakterlerini tespit eden bir cihaz geliştirmiştir. Maliyeti 1 Dolar’ın altında olan bu cihazın, kanser teşhisi, hücrelerin ilaçlara verdiği tepki gibi konularda çığır açacağı düşünülmektedir. MIT tarafından tıpta çığır açan lider olarak tanımlanmıştır.
  • Burcu Özsoy: Antartika'ya giden ilk Türk kadın bilim insanıdır. Özsoy’un yaptığı araştırmalar günümüzde Mars konulu uzay çalışmalarına ışık tutmaktadır.Burcu Özsoy Çiçek ASPRS Orta Güney Öğrenci Ödülü olmak üzere birçok ödüle layık görülmüştür.
  • Berna Sözen: Kök hücre teknolojisiyle rahim olmadan erken embriyo gelişimi modellemesi üzerine çalışmalar yürütmüş, sperm ve yumurta olmadan yapay embriyolar oluşturmuştur.
  • Duygu Özmadenci: Kanser üzerine yürüttüğü çalışmalar sırasında yumurtalık kanserine karşı geliştirdiği yeni bir yöntemle ABD’nin prestijli ödüllerinden birini kazanmıştır.
  • Elif Nur Fırat Karalar: Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde kurduğu Hücre İskeleti Araştırma Laboratuvarı’nda kanser ve genetik hastalıkların moleküler temellerini belirlemeye yönelik yaptığı araştırmalarla Avrupa Moleküler Biyoloji Örgütü’nün (EMBO) 2000 yılından beri 40 yaş altı bilim insanlarını insanını seçtiği Araştırmacılar Programı’na seçilen ilk Türk bilim insanı olmuştur.
  • Engin Arık: Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’de Türk bilim insanlarının da içinde bulunduğu bir ekip yönetmiştir. Türkiye’nin toryum elementi açısından zengin olduğunu savunmuş ve toryumun nükleer santral tesislerinde kullanılması için çalışmıştır.
  • İvet Bahar: Kariyeri boyunca yürüttüğü çalışmalarda ilaç tasarımı alanında yeni metotlara imza atmıştır. 2016 yılında dönemin ABD başkanı Barack Obama tarafından Beyaz Saray’a konuşmacı olarak davet edilmiştir. Bahar, yaptığı konuşmasında süper bilgisayar teknolojisi ile ilaç tasarımlarında da kullanılan moleküler ve hücresel düzeydeki simülasyonların nasıl daha hızlı ve doğru bir şekilde yapılabileceğini anlatmıştır.

Güncel Türkiye'deki Kadın İstihdamı Verileri Nelerdir?

Türkiye nüfusunun %49,9'unu kadınlar, %50,1'ini erkekler oluşturmaktadır. 2021 yılında en az bir eğitim düzeyini tamamlayan kadınların oranı %87,7 olmuştur.

Kadınların istihdam oranının erkeklerin yarısından daha az olduğu görülmüştür. Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; 2020 yılında, Türkiye'de 15 ve daha yukarı yaştaki istihdam edilenlerin oranı %42,8 olup bu oran kadınlarda %26,3, erkeklerde ise %59,8 olmuştur.

En yüksek istihdam oranı, 2020 yılında %50,9 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) bölgesinde gerçekleşmiştir. En düşük istihdam oranı ise %26,0 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesinde olmuştur. En yüksek kadın istihdam oranı, %34,7 ile TR90 (Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane) bölgesinde iken en yüksek erkek istihdam oranı, %67,9 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) bölgesinde gerçekleşmiştir. En düşük istihdam oranı ise kadınlarda %12,6, erkeklerde %40,4 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesinde olmuştur.

Yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %65,6’dır. Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; eğitim durumuna göre işgücüne katılım oranı incelendiğinde; 2020 yılında kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görülmüştür. Okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı %12,4, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılım oranı %24,1, lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %29,9, mesleki veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %37,0 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %65,6 olmuştur.

Kadınların istihdamda yarı zamanlı çalışma oranı %19,5’tir. Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; yarı zamanlı çalışanların istihdam içindeki oranı 2020 yılında toplamda %12,4 olurken, kadınlarda bu oran %19,5, erkeklerde ise %9,3 olmuştur.

Hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadın istihdam oranı %25,2’dir. Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki bireylerin istihdam oranı, 2014 yılında %59,8 iken 2020 yılında %56,8 olmuştur. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde; 2020 yılında hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranının %25,2, erkeklerin istihdam oranının ise %85,5 olduğu görülmüştür.

Genellikle erkeklerin çalışma alanı olarak görülen pozisyonlardaki kadın çalışan oranları 2021 TÜİK verilerine göre aşağıda listelenmiştir.

  • Kadın büyükelçi oranı %26,5’tir.
  • Kadın milletvekili oranı %17,4’tür.
  • Yükseköğretimde görevli profesörler içinde kadın profesör oranı %32,4’tür.
  • Yönetici pozisyonundaki kadın oranı %19,3’tür.

Safiye Ali Kimdir? Kısaca Hayatı

Safiye Ali 2 Şubat 1894 yılında İstanbul’da Osmanlı İmparatorluğu döneminde doğmuş, tıp alanında çalışmalar yapmış, Türkiye’nin ilk kadın tıp doktoru vetıp eğitimi veren ilk kadındır.

Safiye Ali’nin biyografisine bakıldığındaanne ve çocuk sağlığı üzerine çalışmalar yürüttüğü görülmektedir.Günümüzde ismi ‘’Süt Damlası Bakımevleri’’ ile anılmaktadır. Safiye Ali tıp alanında yürüttüğü çalışmalarının yanı sıra İstanbul’da başlayan feminist harekete katılarak Türk kadınının seçilme hakkı için mücadele etmiştir.Türkiye'nin ilk kadın doktoru olarak icazetnamesini 1923 yılında almış ve eşi ile birlikte Cağaloğlu’nda muayenehane açmıştır.Amerikan Koleji bünyesinde açılan ilk kız tıp okulunda jinekoloji ve obstetrik dersleri vererek kızlara tıp eğitimi veren ilk kadın öğretim üyesi olarak tarihe geçmiştir.

Safiye Ali’nin yaşam özetinde ilk Türk kadın hekim olduğu bilinmektedir. Kendisine kanser teşhisi konulduktan sonra Türkiye'den ayrılarak Almanya'ya yerleşmiş, II. Dünya Savaşı yıllarında da sağlığı el verdiği sürece mesleğini sürdürmüş 5 Temmuz 1952 yılında 58 yaşındayken Dortmund ’ta vefat etmiştir.

Müfide Küley Kimdir? Kısaca Hayatı

Müfide Küley1899 veya 1904 yılındaSakız Adası’nda Osmanlı İmparatorluğu döneminde doğmuş, İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Kliniği Gastroenteroloji bölümünü kurmuş, Zehirlenmeler, Sindirim Sistemi Hastalıkları ve İç Hastalıklarında Diyetle Tedavi isimlerinde 3 adet kitap yazmış, Türkiye'nin ilk kadın tıp doktorlarından bir tanesi olmuştur.

Müfide Küley’in biyografisine bakıldığında Çamlıca Kız Lisesi'ni bitirdikten sonra Tıp Fakültesi'ne öğrenci alınmadığı için eğitimine İstanbul Darülfünunda Fen Fakültesi Biyoloji şubesinde devam ettiği görülmektedir. 1922 yılında on kız arkadaşı ile birlikte Tıp Fakültesi’ne başvurmuş ve 1928 yılında mezun olmuştur.1933 yılında "mütehassıs" unvanını kazanmış ve Kadıköy'de bir muayenehane açmıştır. 1949 yılında Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği'nin kurucu üyeleri arasında yer almış ve 1952 yılında profesör olmuştur.1973 yılında emekli olmuştur.Akademik yaşamda yer alan ilk kadınlardan ve yeni bir bölümün kurulmasındaki öncülerden biri olmuştur.

Müfide Küley’in yaşam özetinde Tıp alanında akademik kariyer yapan ilk Türk kadın hekim olduğu bilinmektedir. 1993 yılında İstanbul Üniversitesi tarafından kendisine onursal doktor payesi verilmiştir. 26 Aralık 1995 yılında vefat etmiştir.

Hatice Bodur Kimdir? Kısaca Hayatı

Hatice Bodur 1902 yılında doğmuş, kimya ve tıp alanlarında çalışmalar yürütmüş, Türkçe, Almanca ve Fransızca olarak 36 adet araştırma yayınlamış, kimyager ve tıp doktorudur.

Hatice Bodur’un biyografisine bakıldığında İstanbul Darülfünunu Fen Fakültesi Kimya Fakültesi’ni yüksek derece ile bitirmiş bir kimyager olduğu görülmektedir. Bodur daha sonra Fizik- Kimya- Biyoloji bölümünde asistanlık görevine devam etmiş ve 1931 yılında da Tıp Fakültesine kaydolmuştur. Biyokimya ve Kulak Burun Boğaz alanlarında yüksek lisans eğitimi almıştır. Hatice Bodur’un yaşam özetindeTürkiye’nin ilk kadın tıp doktorlarından olduğu bilinmektedir. 1993 yılında vefat etmiştir.

Kamile Şevki Mutlu Kimdir? Kısaca Hayatı

Kamile Şevki Mutlu 1906 yılında İstanbul’da doğmuş, Patoloji dalında çalışmalar yürütmüş, Türkiye'de yayınlanmış ilk ders kitabı olan Histoloji isimli kitabı ve Benim Madam Curiem isimli bir kitap yazmış, ilk Türk kadın Patalog’tur.

Kamile Şevki Mutlu’nun biyografisine bakıldığında Türkiye'nin ilk kadın patoloji uzmanı ve ilk kadın tıp profesörü olduğu görülmektedir.İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş ve Almanya’daki Berlin Tıp Fakültesi’nde patoloji üzerine çalışmalar yürütmüştür. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin kurucu öğretim üyelerinden bir tanesidir. 1945 yılında Ankara Üniversitesi'ne bağlı olarak kurulan Histoloji- Embriyoloji Kürsüsünü ve Enstitüsü'nü kurmuş ve geliştirmiştir. Hücrelerin belirlenmesi ile ilgili “Şevki Metodu” olarak anılan bir teknik geliştirmiştir. 1994 yılında TÜBİTAK Bilim Hizmet Ödülü’nü kazanmıştır.

Kamile Şevki Mutlu’nun yaşam özetinde Türkiye’nin ilk kadın tıp doktorlarından olduğu bilinmektedir. 3 Ekim 1987 yılında Ankara’da vefat etmiştir.Atatürk’ün naaşı Etnografya Müzesinden Anıtkabir’e nakledilirken tahnit görevini yerine getirerek tarihi ve ulusal bir hizmette bulunmuştur.

Fatma Perihan Çambel Kimdir? Kısaca Hayatı

Fatma Perihan Çambel 17 Ağustos 1909 yılında İstanbul’da doğmuş, çeşitli kitaplarda bölümler yazmış, patoloji dalında çalışmalar yürütmüş, doktordur.

Fatma Perihan Çambel’in biyografisine bakıldığında Amerikan Kolejinden mezun olduğu, 1934 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdiği ve 1936 yılında patoloji uzmanı olduğu görülmektedir. Vakıf Gureba Hastanesi’nde Patoloji şefliği yapmış ve bu sırada çeşitli kitaplar için bölümler yazmıştır. 1947 yılında Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’nun kuruluşuna öncülük etmiştir. Kanser çalışmaları ile dünya çapında ünlü olmuştur. Pek çok nişan ve madalya ile ödüllendirilmiştir.

Fatma Perihan Çambel’in yaşam özetinde Türkiye’nin ilk kadın tıp doktorlarından olduğu bilinmektedir. 21 Ocak 1987 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.

Asuman Baytop Kimdir? Kısaca Hayatı

Asuman Baytop27 Mart 1920 yılında İstanbul’da Osmanlı İmparatorluğu döneminde doğmuş, ulusal ve uluslararası 260 kadar bilimsel kitap ve makale yayınlamış, botanik alanında çalışmalar yürütmüş, Türk botanikçi, bitki toplayıcısı ve eczacıdır.

Asuman Baytop’un biyografisine bakıldığındaTürk bilim tarihinin önemli isimlerinden olduğu bilinmektedir. Asuman Baytop’un babası Mustafa Kemal Atatürk'ün doktorlarından Mehmet Kâmil Berk'tir. İlk, orta ve lise eğitimini Sainte- Pulchérie Fransız Kız Orta Okulu'nda ve Şişli Terakki Lisesi'nde tamamlamıştır. 1943 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Eczacılık Okulu’ndan mezun olmuştur. Baytop’un Türkiye florasına yaptığı katkılardan dolayı 9 bitki türüne ismi verilmiştir. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Herbayumu (ISTE) ve Farmasötik Botanik Anabilim Dalı'nın kurucusudur. Önemli bazı kitapları şu şekildedir: Bitkisel Drogların Anatomik Yapısı, Tıbbi Bitkiler Atlası, Farmasötik Botanik, Farmasötik Botanik Uygulamaları, Bitkilerin Bilimsel Adlarındaki Niteleyiciler ve Anlamları, İngilizce- Türkçe Botanik Kılavuzu ve Türkiye’de Botanik Tarihi Araştırmaları'dır.

Asuman Baytop’un yaşam özetinde birçok ödül aldığı görülmektedir. 18 Şubat 2015 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Baytop’un ödülleri aşağıda listelenmiştir.

  • I. Uluslararası Balkan Flora ve Vejetasyonu Sorunları Sempozyumu Gümüş Onur Madalyası
  • Eskişehir Anadolu Üniversitesi Onursal Eczacılık Bilimleri Doktoru
  • TÜBİTAK Hizmet Ödülü
  • Eczacılık Ödülleri 2005 Onur Ödülü
  • Türk Eczacıları Birliği Eczacılık Akademisi Hizmet Ödülü
  • İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası ‘Şükran Havanı’
  • Türkiye Florası Madalyası

Türkan Saylan Kimdir? Kısaca Hayatı

Türkan Saylan             13 Aralık 1935 yılında İstanbul’da doğmuş, 50’si yabancı dergilerde yayınlanmış tıbbi çalışmaları, 204’ü tıbbi, sosyal ve siyasal içerikli gazete makaleleri, 186’sı ise Türkçe tıbbi dergilerde ve kongre kitaplarında yayınlanmış araştırma, derleme ve olgu bildirimlerinden oluşan 440 yayını bulunan, dermatoloji alanında çalışmalar yürütmüş, Türk tıp doktoru, akademisyen, yazar, eğitimci ve aktivisttir.

Türkan Saylan’ın biyografisine bakıldığında Kandilli ilkokulu ve Kandilli Kız Lisesi'nde okuduğu 1963 yılında ise İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olduğu bilinmektedir. Daha sonra SSK Nişantaşı Hastanesi’nden Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanlığını almıştır.

Türkan Saylan’ın yaşam özetinde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin genel başkanlığını ölümüne kadar sürdürdüğü bilinmektedir. 18 Mayıs 2009 yılında İstanbul’da meme kanserinden vefat etmiştir.

Afet İnan Kimdir? Kısaca Hayatı

Afet İnan29 Kasım 1908 yılında Selanik’te Osmanlı İmparatorluğu döneminde doğmuş,           Tarih ve Sosyoloji alanlarında çalışmalar yürütmüş, kadın hakları için mücadele etmiş, en ünlüleri; Türk Tarihinin Ana Hatları, Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazıları, Türkiye Halkının Antropolojik Karakterleri ve Türkiye Tarihi, Eski Mısır Tarih ve Medeniyeti olmak üzere Türk medeniyeti ve devrim tarihi konularında 50 kadar kitap ve çok sayıda makale yayınlamış, Türk sosyolog, tarihçi ve akademisyendir.

Afet İnan’ın biyografisine bakıldığında Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı olduğu bilinmektedir. İlköğrenimine Eskişehir'in Mihalıççık ilçesinde başlamış Ankara ve Biga’da tamamlamıştır. Ankara Elmalı'da öğretmenlik ehliyeti almış ve Elmalı Kız Okulu'na başöğretmen olarak atanmıştır. Afet İnan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi'nde ilk Türk devrim tarihi kürsüsünü kurmuştur.Türk Tarihi ile Türkiye Tarihini ve bunlarla ilgili konuları incelemek ve elde edilen sonuçları her türlü yolla yaymak amacıyla kurulan Türk Tarih Kurumunun kuruluş çalışmalarında yer almış ve orada uzun yıllar asbaşkanlık yapmıştır.

Afet İnan’ın yaşam özetinde Türk Tarih Tezi'ni ortaya koyan tarihçilerden olduğu bilinmektedir. Afet İnan 8 Haziran 1985 yılında kalp krizi sonucu Ankara’da vefat etmiştir.

Paris Pişmiş Kimdir? Kısaca Hayatı

Paris Pişmiş30 Ocak 1911 yılında İstanbul Ortaköy’de doğmuş, yıldız kümeleri,Aktif Galaksi çekirdeği ve galaksilerin spiral yapısının oluşumu üzerine çalışmalar yürütmüş, Türkiye Ermeni’si Meksikalı gökbilimcidir.

Paris Pişmiş’in biyografisine bakıldığında Darülfünun’un matematik bölümü mezunu ilk kadın öğrencisi olduğu bilinmektedir. Meksika'nın ilk astronomlarının yetiştirilmesine öncülük etmiştir. İlköğrenimini Üsküdar Yenimahalle’de tamamlamıştır. Ortaokul ve lise eğitimini ise Üsküdar Amerikan Lisesi'nde almıştır. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi'nde Matematik bölümünde almış ve Matematik bölümünü bitiren ilk kız öğrenci olmuştur. Mezuniyetinden sonra bir yıllık burs alarak Harvard Rasahanesi’nde yıldızların değişkenliği üzerine bir projede çalışmak üzere ABD’ye gitmiştir.1937 yılında kendisine tez konusu olarak verilen “Galaksinin Kinematiği ve Dinamiği” gibi hâlâ çözülemeyen noktaların bulunduğu bir alanda, çok başarılı bulunan bir çalışma yapmıştır 1941 yılında Meksika vatandaşı Felix Recillas ile evlenmiş ve eşiyle birlikte Meksika'ya yerleşmiştir. Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi’nden yüksek emekli araştırmacı ve yüksek doktor unvanlarını almıştır. 1946 yılında Guggenheim Fellowship ödülüne layık görülmüştür.

Paris Pişmiş’in yaşam özetinde 1965 yılında yeni yıldız kümeleri keşfettiği ve 23 tane yıldız kümesinin onun isminden ötürü “PIS” adıyla anıldığı bilinmektedir. 1 Ağustos 1999 yılında Meksika’da vefat etmiştir.

Selis Önel Kimdir? Kısaca Hayatı

Selis Önel mühendislik alanında çalışmalar yürütmüş, Türkçe ve İngilizce birçok makale yayınlamış, Türk Kimya Mühendisi’dir.

Selis Önel’in biyografisine bakıldığında 1997 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği’nden mezun olduğu bilinmektedir. Yüksek lisansını yine Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde yapan Önel, doktorasını ABD’deki Northeastern Üniversitesi’nde ve post doktorasını da Harvard Üniversitesi’nde tamamlamıştır.Northeastern Üniversitesi yıllık dergisinin 2006 yılı sayısında “Bir Başarı Öyküsü” adlı kapak haberine konu olmuştur. Son olarak 2008 yılında TASSA Genç Bilim Adamı Ödülü”nü almıştır

Saniye Söylemez Kimdir? Kısaca Hayatı

Saniye Söylemez Fen Bilimleri, Matematik ve Kimya alanlarında çalışmalar yürütmüş, 3 adet kitap yazmış ve birçok makale yayınlamış, Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü öğretim elemanıdır.

Saniye Söylemez’in biyografisine bakıldığındaAlzheimer teşhisinde mevcut yöntemlere alternatif, yeni nanoenzim temelli sensörleri araştırdığı bilinmektedir. 2021 yılında “Bilim Kadınları için” programı ödülüne layık görülmüştür.

Saniye Söylemez’in yaşam özetinde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden ‘’Yılın Tezi’’ ödülünü aldığı ve TÜBİTAK’tan iki kere burs kazandığı bilinmektedir.

Ece Kamar Kimdir? Kısaca Hayatı

Ece Kamar1983 yılında İzmir'de doğmuş,insan- bilgisayar takım çalışması için modeller ve algoritmalar üzerine çalışmalar yürütmüş, makaleleri en saygın yapay zekâ yayınlarında, 40’tan fazla hakemli dergide yayınlanmış, Bilgisayar Mühendisi bilim insanıdır.

Ece Kamar’ın biyografisine bakıldığında Bornova Anadolu ve İzmir Fen Lisesi’nde eğitim aldıktan sonra Sabancı Üniversitesi Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduğu bilinmektedir. Ece Kamar daha sonra Harvard Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri’nde doktora yapmıştır. Harvard’da okuduğu sırada Robert L. Wallace Ödül Bursu kazanmış ve Microsoft Araştırma Lisansüstü Araştırma Bursu ödülüne layık görülmüştür. Ece Kamar günümüzde Redmond’taki Microsoft Araştırmaları bünyesinde Uyarlamalı Sistemler ve Etkileşim grubunda bulunarak kıdemli araştırmacı olarak görev yapmaktadır.

Ece Kamar’ın yaşam özetindearaştırmalarından bazılarının patent alarak Microsoft ürünlerinde kullanıldığı bilinmektedir.

Canan Dağdeviren Kimdir? Kısaca Hayatı

Canan Dağdeviren4 Mayıs 1985 yılında İstanbul’da doğmuş, Fizik Mühendisliği, Malzeme bilimi ve Biyomühendislik dallarında çalışmalar yürütmüş, Türk akademisyen, fizikçi, malzeme bilimci ve yardımcı doçenttir.

Canan Dağdeviren’in biyografisine bakıldığında Forbes dergisinin "30 yaşından genç 30 bilim insanı" listesine girdiği bilinmektedir.İlk ve ortaöğrenimini Kocaeli'de tamamlamış 2007 yılında ise Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. Yüksek lisansını ise 2009 yılında Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği bölümünde tamamlamıştır. Dağdeviren piezoelektrik malzemeleri insan organlarının üzerine yerleştirerek organların hareketini elektrik enerjisine çeviren cihazlar icat etmiştir.

Canan Dağdeviren yaşam özetinde babasının kendisine Marie Curie hakkında hediye ettiği bir kitabın ve Erdal İnönü'den bizzat aldığı Anılar ve Düşünceler adlı eserin bilime olan merakında iki dönüm noktası olduğunu söylemiştir.

Özlem Türeci Kimdir? Kısaca Hayatı

Özlem Türeci 6 Mart 1967 yılında Batı Almanya'nın Kuzey Ren- Vestfalya eyaletinin Siegen kentinde doğmuş, immünoloji ve kanser immünoterapisi dallarında çalışmalar yürütmüş, Alman immünolog, girişimci, akademisyen, bilim insanı ve milyarderdir.

Özlem Türeci’nin biyografisine bakıldığında Eşi Uğur Şahin ile birlikte Korona virüs salgınına karşı Covid-19 aşısı geliştiren BioNTech'in kurucuları olduğu bilinmektedir. Özlem Türeci İstanbul göçmeni bir Türk ailenin çocuğudur. Türeci lisans eğitimini Saarland Üniversitesi'nde tamamlamıştır. Kendisi gibi Türkiye göçmeni ve aynı zamanda meslektaşı olan Uğur Şahin ile 2002 yılında evlenmiş ve 1 çocukları olmuştur. Türeci, BioNTech adlı biyoteknoloji firmasının kurucularındandır ve baş tıbbi sorumlusudur.

Özlem Türeci’nin yaşam özetinde Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı gibi birçok ödüle layık görüldüğü bilinmektedir.

Burcu Özsoy Çiçek Kimdir? Kısaca Hayatı

Burcu Özsoy Çiçek1976 yılında Gaziantep’te doğmuş, deniz buzu gözlemleri konusunda çalışmalar yürütmüş, Türk bilim insanıdır.

Burcu Özsoy Çiçek’in biyografisine bakıldığındalisans eğitimini harita mühendisliği olarak da bilinen jeodezi ve fotogrametri mühendisliği bölümünde tamamladığı bilinmektedir. 2001 yılında İstanbul teknik üniversitesi (İTÜ) Denizcilik Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 2005 yılında doktora eğitimi için ABD, San Antonio’daki Teksas Üniversitesi’ne gitmiştir. ABD’de uzaktan algılama konusunda çalışmalar yapmaya başlamıştır. 2006 yılında Oden adlı buzkıran gemisi ile 1 aylık Antarktika araştırma seferine katılmıştır. Burcu Özsoy Çiçek günümüzdeTürkiye'nin ilk kutup araştırma merkezi olan İstanbul Teknik Üniversitesi Kutup Araştırmaları Uyg-Ar Merkezi'nin müdiresi olarak görev yapmaktadır.

Burcu Özsoy Çiçek’in yaşam özetindeASPRS Orta Güney Öğrenci Ödülü olmak üzere birçok ödül aldığı bilinmektedir.

Etiketler: Yeni Eklenen
Mayıs 01, 2022
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR